Beynimiz Hakkında Ne Biliyoruz ?

Merhabalar hanımlar beyler !! Uzun zamandır yoktum biri demiş öldü, yazsınlar tekrar; blogger Yusuf geri döndü. Şaka bir yana bu ay sadece 2.yazımın bu olduğu doğru maalesef, uzun zaman blog yazılarımı yazamadım ve aslında farklı bir konseptle gelmek istedim fakat bundan önce beynimizle ilgili öğrendiğim farklı yönleri sizlerle paylaşmak istiyorum çünkü hakikaten bu konuyla hepinizin ilgileneceğini düşünüyorum. Bu yazıdaki konumuz "BEYİN"
- Onun hakkında ne biliyoruz ?
- Onu nasıl kullanıyoruz ?
- Ve onunla nasıl kararlar alıyoruz ? Kısaca bunlara değinmek istiyorum. Pelin Çift'in Gündem Ötesi Kitaplığının 3.Kitabı olan "Beynin Sırları" kitabından ve kendi araştırmalarımdan derlediğim bu yazıyı okuyup bitirmeden sayfayı kapatmayın lütfen, çok fazla sıkmadan ve uzatmadan konumuza giriş yapalım isterseniz.

Beyler Bayanlar ! Varoluşa dair en büyük gizemlerden birini belki de kafamızın içinde taşıyoruz. Eşsiz ve inanılmaz sırlarla dolu. Gözlerimizden dökülen yaşların sebebi de o, kahkaha ile gülmemizin de...
Öğrendiğimiz, hatırladığımız her şey, bildiklerimiz ve unutup gittiklerimiz... Hepsi ona bağlı.
Beyinden söz ediyoruz !! Muazzam bir mucize; mesela dünyaya geldiğimiz de ne yapacağını bilmeyen tek organımız beyinmiş. Tıpkı bir çocuğun büyümesi ve gelişmesi gibi o da büyüyor ve gelişiyor, işlemeyen demir pas tutar misali kullanılmadığı zaman ise kabuğunda körelen bir yapıya sahip. Bazen insanlardan duyarız, "O benden daha zeki, Onun kapasitesi daha fazla, O daha çalışkan vs." fakat aslında bunun hepsi ciddi manada kafanın içinde biten bir olay. Beyin genişlemeye o kadar müsait ki onun sınırlarını ne kadar çok zorlarsanız o kadar çok alanı genişletiyor ve sınırlarını aşıyor. Kendinizle ilgili oluşturduğunuz "Şunu yapabilirim, şunu yapamam, ben şöyleyim, asla böyle değilim" şeklinde ön kabul ve iç kodlarınız, neler yapabileceğinizi, nelere yönelebileceğinizi ve geleceğinizi nasıl inşa edeceğinizi belirleyen en önemli sınırlamalarınızdır; ama çoğu insan, kendi zihinsel sınırlarını o kadar gerçekmiş gibi algılar ki, bu kısır döngünün içinden çıkabileceklerini düşünmezler bile. Bunun için ilk yapmanız gereken şey kendi benliğiniz içinde "DEĞİŞMEZ" sandığınız olumsuz özelliklerin üzerinde çalışmak olmalıdır. Yani gençler, aslında evrene iyi mesajlar gönderin meselesini biraz derin düşünürsek; söylediğiniz olumlu şeylere veya olumsuz şeylere beyninizi ne derece inandırdığınızı bilmeniz gerekir, bunu bilin ve bilinç altınızı ona göre şekillendirin unutmayın ki bilinç altı bir tarla gibidir ve ne ekerseniz onu biçersiniz !


Ve gelelim Aşk meselesine :)) aslında kimimiz için baş belası olsa da kimimiz içinse sığınacak bir liman. Peki aşk duygusu içinde beynin bir rolü var mı ? Elbette ! Bunun kararını beyinde veriyoruz ama hislerini farklı organlarımızda yaşıyoruz. Mesela kalpte, mesela vücudumuzdaki diğer organlarda çünkü bakın bu çok ilginç bir bilgi "Beyin kendi duygularını algılayabilen bir organ değildir. Beyin hissizdir".
Birini severken ona "beyinden" seviyorum demek yerine "kalpten" seviyorum deriz, zira duyguların ilk harekete geçtiği yer kalptir ama unutmayın ki kaynak bölge her zaman beynimizin duygusal taraflarıdır. Yani aşk acısı çekenler için söylüyorum; "Aklınızı kullanın hanımlar beyler !!"

Çok uzun yazdığım zaman genelde çabuk sıkılıyor ve okumuyorsunuz o yüzden çok uzatmadan bir de stres meselesine değinmek istiyorum. Bu bilgi bana çok ilginç gelmişti mesela, bu sayede streslendiğim şeylerin üstesinden daha çabuk gelmeyi öğrendim ve başarılarım konusunda ciddi anlamda etkili olduğunu söyleyebilirim. Evet arkadaşlar ilginç gibi gelebilir ama dozunda stres, insana ciddi anlamda iyi gelen bir olaymış. Mesela insan zekası, sorunlarla karşılaştığında, sıkışıp daraldığında, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesini zorlaştıran koşullara maruz kaldığında çalışmaya başlıyor. Biz tüm bu meseleleri kısaca tek bir kelimeyle özetliyoruz. "STRES !"
Streslendiğiniz olayların üzerine gidip, onları yaşamaya başladığınız zaman bu stres ortadan kalkıyor, stres ortadan kalktıktan sonra; birey sahip olduğu öğrenme yeteneğine bağlı olarak içinden geçtiği bu deneyimden yeni biri olarak çıkıyor. Şu açıdan bakarsanız; risksiz hayat, gelişime kapalı bir hayattır. Eğer bir birey risksiz, hastalıksız, bol rahatlık ve istediği her şey anında gerçekleşen biri olarak yaşarsa; yeterince bir süre sonra durağanlık dönemine girer ve karşılaştığı hiç bir zorlukla mücadele edemez. Yani hanımlar beyler !! Öldürmeyen güçlendirir misali, aşılabilir stresler insanın gelişimine büyük katkı sağlar.

Evet sanırım bitireceğim... Aklımıza gelen her şeyi denemek konusunda inanılmaz fırsatlarla dolu bir çağda yaşıyoruz bunu asla unutmayalım. Beynimizi ne kadar kullanırsak, onu ne kadar zorlarsak, sınırlarını ancak o oranda aşar. Her zaman daha fazlasını isteyenleri hiç bir zaman eli boş göndermez. KULLANALIM !

Yazımı sonuna kadar okuduysanız eğer emeğime saygı duyduğunuzdan ötürü çok teşekkür ederim ve bloğuma abone olup mail bildirimleri almak istiyorsanız yukarıdaki "Abone Ol" kısmından abone olabilirsiniz.

Yusuf Cihan

Yorumlar

  1. Faydali bir paylasim olmus eline saglik.

    YanıtlaSil
  2. Umut Can UYKUN20 Eylül 2017 12:04

    Reisim yine güzel yazmışsın eline sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah razı olsun gardaşım :). Beğenmiş olman beni çok mutlu etti

      Sil
  3. Henry Ford'un bir sözü vardı: İster yapamayacağınızı, ister yapabileceğinizi düşünün. Haklısınız. Yani neye inanırsak o gerçekleşiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. Biz iyi düşünmekten yana olalım ve iyi olsun

      Sil

Yorum Gönder