Merhaba;
En son 4 yıl önce bir blog yazısı yazdığımı tesadüfen fark ediyorum. Acaba bloğum duruyor mu diye (adını bile zor hatırlamışken) nihayet girip kontrol etmek istedim. Eski yazılarıma, bundan 4-5 yıl öncesine gittim. Yazdıklarımı okudum, neler düşündüğümü anlamaya çalıştım ama hatırlayamadım. Çok sular akıp geçti o günlerin, köprülerin üzerinden. Büyüdük, geliştik en önemlisi de değiştik. Eski yazılarıma bakıyorum da; hala kendimden bir parça bulduğum o kadar çok şey var ki, insan işte hislerini değiştirip öldüremiyor değil mi?
Hayat her ne kadar kompleks gibi görünse de, aslında çok basit. Seçimler ve kaderler... Tabi bu yaşanılanların yanında Allah'a iman etmiş olmak bence en büyük iç rahatlatıcı etken de ona sonra değiniriz.
Bu bloğu açtığım ilk günü hatırlıyorum neredeyse bundan tam 5 yıl öncesi... O zamana geri dönmüş olsam 5 yıl önceki Yusuf'la neler konuşacağımı imgeledim az önce. Ben onu her zerresine kadar tanıyacak ve bilecektim ama muhtemelen o beni asla tanımayacak ve böyle bir geleceği olduğuna ihtimal vermeyecekti. Eskiden yapmaya çekindiğim ve irkildiğim şeylerin üstünde tepinmiş birisi olacaktı çünkü karşısında... En nihayetinde kendinden de bunu beklemiyordu bence Yusuf.
Bu söylediklerimi iyi manada söylüyorum bu arada. Ne geçmişteki kendimi yargılıyor, ne de şimdiki halimdem şikayet ediyorum. Sadece minik bir kıyasla muhasebe ediyoruz diyelim.
Bloğu ilk açtığımda öğrenciydim. Şimdi 3 iş değiştirmiş, belli konularda belirli yollar almış, bir fabrikada yöneticilik pozisyonunda çalışan elektronik yüksek mühendisiyim. Önceden cesaretsiz ve çekingen durduğum (ki aynı zamanda bunları onarmak için özgüven takviyesi acaba nasıl alınır diye araştırmalar yaptığım) bir konunun aslında deyim yerindeyse ne kadar da boktan, ne kadar da kolay olduğunu deneyimlediğim günlerden geçiyorum. Elbette ki bunu anlamak için bir takviye almadım ama düştüm, düştükçe düştüm diyebilirim. Bir zamanlar, bir yerlerde "insan tecrübelerinin sonucudur.." diye bir söz okumuştum. Bu gerçekten böyleymiş. Bazı şeyleri anlamak için, kesinlikle içine girip yaşamak gerekiyormuş. Bakın "öğrenmek" demiyorum "anlamak" diyorum. Çünkü ikisinin ne kadar farklı şeyler olduğunu size ancak zaman açıklıyor. Bu yüzden zamana ve insanın o zaman içine neler sığdırdığına artık çok saygı duyuyorum. Dolu dolu yaşamış ve bu noktada bir erteleme yapmamış insanları çok daha fazla takdir ediyorum mesela veya risk almış ve sonuçlarını düşünmeden olayın içine girmiş, temkini bir kenara atıp akışın içinde yer almış herkese kocaman bir alkış çalıyorum ellerimle. Kontrol manyaklığını bir kenara bırakmış ve her seçim, yeni bir kaderdir diyerek durmadan seçimler yapmış insanlara (seçimleri kötü de olsa) ön yargıyla yaklaşmıyorum artık. En nihayetinde gelebileceğimiz en iyi versiyonun, yaşadığımız her şey olduğunu farkındayım. Ama şunu da öğrendim ki, eğer bir şeyler döndü gibi etrafında dönüyorsa insanın, muhtemelen hatalarından ders almamıştır. Ders alınmamış hataların, insana kuyruk olacağı kanaatindeyim artık...
Olan oldu, yaşanan yaşandı kafasına girip önümüze bakmak sanıyorum en iyisi. Anlaması ve tecrübesi zor olsa da gerçek tamamen bu. Bir şeyleri kişisel gelişim ağzıyla affettim yoluma baktım demek yerine "dönüştüm ve yolumda bu şekilde yürüyorum" demeyi tercih ediyorum. Yaşanılan her olayı artık bir "update" olarak görüyor ve her yeni güncellemeden sonra eski formu izlemeye çalışıyorum. Ve görüyorum ki dönüşüm gerçekten sancılı... Ama buna da fazlasıyla değiyor. Velhasıl ben öyle çok büyük yaşlarda çok büyük tecrübeler edinen biri değilim, hatta öyle ki bu yazıyı okuyan bir çoğunuz benden yaş olarak daha büyüktür. Ama bu sayfayı açtığım ilk halimden, şu güne kadar geçen 5 yıl içinde neler öğrendim bunlardan da bahsetmek isterim. Belki tekrar girip baktığımda kendi yolumda ne kadar mil kaydetmişim görebilirim.
- Öncelikle korktuğum ve çekindiğim şeylerin aslında çok basit ve sıradan olduğunu öğrenmiş olmam oldu. Çok mu korkunç bir şey; yine de yürüyelim üstüne üstüne ezecekse bir kere ezecek daha fazla ne olabilir ki? Ezemeyecekse de sonuç istediğim gibi demektir. Edindiğim tecrübe yanıma kar kalmış demektir.
- Artık başkalarının benim ve fikirlerim hakkında ne düşündüklerini önemsemiyorum. Elalem adında koca bir balon var ve bunun ipini tutmak bana zarar veriyor.. Bırakıyorum havalansın istediği yere kadar; ister patlasın, ister patlamasın. Umrumda mı değil?
- Hayatımın odağını kendime çevirdim mesela, kendime değer verip saygı duydukça, aslında dışarıda da değerli olup saygın birine dönüştüğümü gözlemledim. Anladım ki insanın vereceği maksimum değer kendine verdiği "öz değermiş" hiçbir insanın bunun ne üstüne çıkabiliyor, ne de altına inebiliyor.
- Hedeflerim artık daha somut, daha gerçekçi. Bunun ne demek olduğunu ancak ne istediğinize tam anlamıyla karar verdiğiniz zaman anlıyorsunuz.
- Anlıyorum ki artık bir kaç tavşanı kovalarsam hiç birini yakalayamıyorum, ama sadece bir tavşanın peşinden koştuğumda onu köşeye sıkıştırmak daha kolay oluyor. Yakalayamasam bile, enerjimin kontrolünü sağlayabiliyorum.
- Gereksiz konuşmuyorum, susmam gereken yerde susmayı öğrendim. İşleyen demir pas tutmaz derler bu doğru, ama sivrilen kalemi de kırarlarmış bu da benim sözüm benim doğrum olsun. Öyle olduğunu tecrübe ediyorum.
- Yerine göre parlak bir taş, yerine göre mat ve sıradan olmak gerektiğini anladım. Tüm o ışıltınıza rağmen birilerinin hoşuna gitmezseniz birden fırlatılıp atılabiliyorsunuz. En azından böyle kişileri tespit ettiğinizde onların yanında mat ve sıradan olmak sizi fark edilmez kılıyor, atılsanız bile çokta tınnn diyorsunuz yani.
- Dua etmenin ne kadar önemli olduğunu tecrübe ettim. Sözlerin nasıl eyleme döküldüğünü ve konuşurken kelimelerin nasıl da sihirli olduğunu anladım.
- Artık daha sakinim. Önceden bana zevk veren şeylerin, aslında zaman kaybı olduğunu tecrübe ediyorum bu aralar. Bir kahve ve arkadaşlarınla yaptığın saatlerce sohbet bana her şeyden daha cazip geliyor.
- Aile her şeydir. Onları bir anda kaybedebilirsiniz. 6 şubat depreminde teyzemi, kuzenimi ve eniştemi kaybedince anladım.
- Ertelemek kelimesini hayatımdan çıkardım özellikle iş hayatında bunu tam anlamıyla uyguladıktan sonra "anksiyetenin de" otomatik olarak hayatımdan çıktığını görünce çok şaşırdım.
- Düzen sağlanırsa, disiplin kendinden gelebiliyormuş. Bazı şeyler için diş sıkmak çok anlamsızmış mesela...
- Ve kendimi etimle tırnağımla, boyumla posumla, sesimle konuşmamla, hislerimle ve duygyularımle tepeden tırnağa çok seviyorum. Hiç bir şeyden pişman değilim, hamd olsun "eğer şöyle yapsaydım böyle olurdu" demiyorum, demeyeceğim. Her yeni versiyonumla tanışmak için edineceğim tecrübeleri merak ediyor ve bundan 5 yıl sonraki Yusuf'la tanışmak için sabırsızlanıyorum..
Allah ömür verirse tabi...
Selametle.
Yorumlar
Yorum Gönder